18 Haziran 2008 Çarşamba

FRENLERİN ANLAMI ?

Bir yolculuğa çıktığınızı düşünün.
Yıllardır hayalini kurduğunuz bir yolculuk olsun bu.
Sizin için çok değerli bir yolculuk.
Hele hayatınızda bu tip hayalleriniz pek gerçekleşmemişse değeri iki kat daha fazla artacak bir yolculuk düşünün.
Yanınızda hep olmasını istediğiniz o en sevdiğiniz veya hoşlandığınız insan.
Onunla gitmek istiyorsunuz bu yola ve ilk olarak dönüp soruyorsunuz.
"Tabii ki, seve seve" diyor.
Sizinle gelmek istiyor!!!
Seviniyor, içinizden "İşte sonunda bu kez olacak galiba" diyorsunuz.
İçinizi bir sevinç, bir umut kaplıyor, gözleriniz parlıyor, yola çıkıyorsunuz.
Konuşarak ilerliyorsunuz yol boyu. Birbirinizi daha yakından tanımaya başlıyorsunuz.
Küçük gülüşmeler, küçük tartışmalar, derken yol daha bir güzelleşiyor sanki.
Yol boyu çok güzel bir şekilde ilerlerken biraz ileride yanınızdaki insan frene basıyor.
Şaka zannediyor, yola devam ediyorsunuz.
Fakat bu hareket kafanızı bulandırıyor!
Tekrar yola devam ediyorsunuz. Kafanızda bir kaç soru işareti...
Sorulara cevap bulmayı bir kenara bırakıp ilerliyorsunuz.
Yine güzelleşiyor sohbet, güzelleşiyor yolculuk.
Biraz ileride yanınızdaki insan yine frene basıyor.
Bu kez sinirleniyorsunuz.
Bu hareketlere bir anlam veremiyorsunuz.
Araçtan inip biraz yürüyorsunuz. Neyse deyip, araca geri dönüyorsunuz.
Aklınızda binlerce soru işareti ve yanında "Acaba" lar...
"Biraz daha deneyelim" diyorsunuz.
Bu kez şüphe içinizi kemirmeye, sizi yiyip bitirmeye başlıyor.
"Yok canım " deyip kendinizi kandırmaya başlıyorsunuz.
Tekrar son bir güçle her şeyi bir yana bırakıyor ve ilerliyorsunuz.
Ama gülüşmeler değişmiş, sohbetlerin arasına soru işaretleri sıkışmaya başlamış bir kere.
Her şey yine yolunda gitmeye başlıyor.
Bir Oooohh çekiyor, rahatlıyorsunuz.
"Yanlış düşündüm herhalde" diyorsunuz.
Dediğiniz anda da birden çok ani bir şekilde sarsılarak duruyorsunuz.
Gözünüz hemen frene gidiyor. Fakat fren serbest, her şey normal.
Tam o sırada yanınıza dönüp bakıyorsunuz ki el freni çekilmiş!!
Düşünüyorsunuz.
Önce hiçbir anlam veremiyorsunuz.
Sonra anlıyorsunuz.
Aslında yanınızdaki insanın sizinle gitmek istemediği apaçık ortada.
Sizinle aslında istemeden gelmiş, bunun sonradan farkına varmış
Ama bir türlü size söyleyememiş.
Anlıyorsunuz her şeyi,frenlerin anlamını çözüyorsunuz!
"Kelimeleri kurup, geri dönelim, bu yol buraya kadar" demek bile size düşüyor.
Aracı çevirip başladığınız noktaya geri dönüyorsunuz.
Elinizde öfke, üzüntü, belki biraz gözyaşı ve bolca hayal kırıklığı.
Hala sorular var beyninizde.
En sonunda soruları da, o insanı da boş veriyorsunuz.
"o" nu kendi haline bırakıp "her şeyin sıradanlaştığı bu dünyada en yerinde tercih vazgeçiştir" diyerek kendi yolunuza dönüyorsunuz…’

0 yorum:

Writing Blogs - Blog Catalog Blog Directory

  © Blogger templates ProBlogger Template by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP